Bir ölünün arkasından neden yas tutulur? Bu sorudan önce ilk olarak yas nedir veya biz onu nasıl anladık diye sorarsak daha doğru olur sanırım. Yas kültürlere ve geleneklere göre değişiklik gösteriyor olup temelinde sevdiği bir kişi ölen birinin onun arkasından acısını yaşamasıdır. ‘Peki bu her zaman bu kadar basit bir şekilde mi yapılır’ diye bir soru gelirse aklımıza bunun cevabı tabi ki ‘hayır’ olacaktır. Şimdi sizlerle beraber Yas Nedir sorusunun cevabını vereceğiz.
Yas Kültürü: YAS VE PİŞMANLIKLAR
Madagaskar’daki bir kabilede ölüye yeni kıyafetler giydirilip ölü ile dans edilmesinden Venezuela ve Brezilya’da ölen kişinin küllerinin yutulmasına kadar dünya üzerinde sınırsız bir kültür çeşitliliği vardır, lakin konuyu en basitinden ele almak bile yas psikolojisini anlamak için bir ipucu verecektir. İnsanoğlu genellikle zamanında değerini veremediği birini kaybedince onun ölümünden sonra ‘her şey daha güzel olabilirdi’ diyerek yaşar.

Çoğu yas sürecinin arkasında ya insanın kendini suçlaması ya da pişmanlık vardır. Bu pişmanlıkların çoğu da eski Anadolu zamanlarında insanların ailelerinden sevmeyi daha doğrusu sevgiyi göstermeyi görmemesi, buna uygun yetiştirilmemesi ve sevginin gösterilmesinin zayıflık olduğu inancı ile yetiştirilmesi yatıyor.
Bu yüzden çoğu yerde yas ‘ölen bir kişinin acısını yaşamak’ değil ‘ölen kişiye fazla gösterilmeyen ilginin acısını yaşamak’ olarak tutuluyor… çoğu zaman bunun faydası olmasa da bazı kişiler vicdanlarını rahatlatıp hayatlarına devam edebilmekte. İnsanoğlu her zaman olduğu gibi bir şeyi zamanında düzeltmek varken elinden akıp giden zamanın arkasından pişmanlık duymayı daha kolay bulup her zaman onu seçiyor.
PİŞMANLIKLARIMIZ
İnsanoğlu olarak birbirimize yerinde ve zamanında iyi davranmayı hiçbir zaman beceremeyiz. Bazen ailevi, bazen kültürel, bazen arkadaşlardan dolayı yahut geçtiğimiz yollarda kaybettiğimiz hislerimizden… sebebi ne olursa olsun geçmişimizin günahları her zaman geleceğimizi yakmaya devam ediyor. Elimizde kalan ise, her zaman o ateş sönüp ortada kocaman bir kül yığını kaldıktan sonrası için duyulan pişmanlık. Her şeyi gölgelerde yaşayan insanlık için ne büyük bir olay ama yaktığı ateşin gölgesinin olmayışı.
Belki de bu yüzdendir her zaman geleceğimizi bir an bile düşünmeden yakmamızın sebebi. Belki de artık gölgelerden sıkılıp gölgesi olmayan ateş ile bu karanlıklar ardındaki hayatlarımızı aydınlatma niyeti ile yakıp her şey bittikten sonra karanlığın hayatlarımızda değil zihinlerimizde olduğunu fark ettiğimizdendir bu pişmanlıklar. Yaptığımız onca kavga, kırdığımız onca kalp, söylenmemesi gereken sözler, edilmemesi gereken yeminler ve daha fazlası…
Bunlar olduktan sonrası için ‘keşke’ demek ne kadar kolaydır insana. Hepimiz kaçmayı severiz çünkü zorluklardan, ‘savaş ya da kaç’ içgüdüsünde her zaman kaçmayı seçmemiz de bu yüzdendir aslında. Savaşmak zordur, kalp kırmamak için savaşmak, sevmek için savaşmak veya affetmek için savaşmak. Bunlar zordur ama her şey olup bittikten sonra iki damla timsah gözyaşı döküp vicdanını rahatlatmak kolaydır insana.

SAVAŞ YA DA KAÇ
Peki savaşabilseydik… bir kalp kırmamak için, bize yapılan kötülüğe karşılık vermemek için, affetmek için veya pişmanlık duymamak için savaşabilseydik ne olurdu. Sanırım insanoğlu bu soruyu hiç sormayacak duyacağı cevaptan ötürü. Eğer savaşabilseydik çünkü sevmeyi öğrenirdik, incitmemeyi, ilgilenmeyi, pişmanlık duymamayı ve affetmeyi öğrenirdik savaşabilseydik.
Kaçmak için bir bahanemiz olmazdı belki ama orada kalmak için bir nedenimiz olurdu. Yasımızı yine tutardık elbette ama bu sefer kendimiz için değil sevdiğimiz için tutardık. İstemeden de olsa bir kalbi kırardık belki ama affetmeyi bilsek affedilmeyi de anlardık. Hiçbir zaman çözüm odaklı düşünmediğimiz için sorunları kaçarak halletmek o sorunları yok etmez… en azından bunu anlardık.
Yas Nedir yazımızda sonuna geldik. Daha fazla bu tarz yazılarımız için İNTERNET EVRENİM Sitemize göz atabilirsiniz.